2 Temmuz 2014 Çarşamba

Evren, Kader ve Astroloji


Eskiler der ki: "Fala inanma, falsız da kalma." Fala çok inanmıyorum. Spiritüel yanım ağır olmasına karşın ayakları yere basan, maneviyatımı bilimle desteklemeyi sağlıklı bulan bir insanım. O yüzden "şu yıldız şununla açı yapmış ve hayatımıza etki etmiş" tarafından bakmıyorum olaya, yani yıldızların çekim güçlerinin doğarken ve hala hayatımıza yön verdiğine inanmıyorum. Fakat, öyle bir ilişki var ki inkar edemeyeceğim ! Her insanın biricik yaratıldığına olan inancım, doğum haritasındaki yıldızların konumlarının, bugünkü konumlarıyla oluşturuğu matematiksel denklemlerin kişiye özgü sanatsal bir olay, sanatçının imzası olarak düşünmem bana saçma gelmiyor. Şöyle açayım konuyu: Eğer Carl Sagan'ın evrene bakışını biliyorsanız (Cosmos belgeselini izleyin ya da kitabını okuyun), biraz kuantum, evren, doğa, insan ve yaratılış teorilerine merakınız varsa, büyük bir bütünün aslında nasıl tek bir yapıdan oluştuğunu ve her zerrenin birbirine olan sanatsal bağını yakalıyorsanız beni biraz daha anlayabilirsiniz. 

Adeta öyle bir düzen var ki evrenin en (bize göre) uzak noktasından, atom altındaki her zerreye kadar ahenkli, üstelik de sanatsal bir yapı var. İnsanların da karakterlerinden tutun, kader denilen yazgıları da bence bu bütünsel sanatın bir parçası ve yıldızlarla ilişkili olabilir. Astrolojiye bakış açıma dönersek, belki yıldız tepemizden geçerken bizi bir yerlere sürüklemiyor ama, hayatımızın kısmen programlanmış matematiksel kısmının, bir iz düşümü bu yıldızların birbirine olan konumları, matematiksel bir mühendislik harikası adeta. Zaten belki bu yüzden ciddi astroloji kaynaklarına (gazete fallarına değil) baktığınızda, "bu kadar mı olur" dediğiniz ve bize özel durumlar çok hayatımızda. 


Sagan'ın dediği gibi yıldızlardan var olan hayatın (ki bir anlamda canlı ve cansızı da tartışırım bir ara, bana göre yıldızlar da doğar büyür ölürler, evren ve herşey yaşayan ve birbirine kenetli bir olgudur) ve dolayısı ile insanın yazgısının, akrabası olan yıldızlarla, evrenin sistemiyle bu kadar benzer olması beni şaşırtmıyor. Hala çok karışıksa tek cümlede şöyle özetleyebilirim: 

Öyle bir sistem var ki evrende ve her zerrede etkisini gösteren, o sistemin zemberekleri adeta yıldızların hareketleri. Sistem saat gibi çalışırken, sistemin izdüşümü yıldızlar. İşte sanat da burada bana göre.


Kadere bağlarsam... Bu arada benim kader anlayışım kaskatı kaderci değildir. Bana göre çizilmiş yollar vardır, sistemde kayıtlıdır bunlar. Sonsuz ama bireye özel sıralanmış olasılıklardır bireyin seçimleriyle yol alacağı yollarda. Dümende yine siz varsınız ama kopacak fırtınalarla, doğacak güneşler belli olabilir. Hatta esen rüzgarla yanından geçecek yaprağın yere düşeceği an bile bellidir ve tabi onun da kendi içinde olasılık hesapları olmalı... İnsana verilen iradenin de gereğidir bu yazgı denizinde batmadan ilerlemek, olasılıklar zincirinde seçeceği yolda ilerlemek. Tabi insanın da bir tabiatı var, herkesin kendine özel bir yapısı, doğum haritasında sanatçının imzasını taşıyan karakteri, isim ve yeteneklerden nasip aldıklarıyla. Bu yüzden kişinin de az çok bellidir olasılıklar içindeki tutumu yani sonsuz davranış şekli de olmayabilir pek, çok şaşırtmaz insanlar yani sizi, neyse zikri odur fikri misali. Ha şimdi hayatının kaptanı olarak sen, yıldızlara bakıp yön buluyorsan,ya da sadece bakıp bakıp insan-evren ilişkisindeki bu güzelliğe tebessüm ediyor ve ayakta alkışlıyorsan, bu bağlamda yıldızları izlemişsin, çok mu?


Yazımı Sagan'dan bir sözle bitirmek istedim, benim için ayrı bir anlamı vardır.

The cosmos is also within us. We're made of star-stuff. 
We are a way for the cosmos to know itself.

"Kainat bizim de içimizde. Biz, yıldızların malzemesinden yapıldık. Biz (bilinçli bir varlık olarak insan), kainatın kendini bilmesinin bir yolu, bilinmesi için aracız."

Sevgiyle Kalın

Tem

26 Şubat 2014 Çarşamba

311. Kangal Filo - Pijamalı Pilotlar



Seneler önce, sanal havacılık merakıma istinaden yazdığım bir yazımı, hardiskimin tozlu byte'ları arasında çektim çıkardım. 311.Kangal Filomuzu anlatan bu yazımı sizlerle paylaşıyorum.

BİZ KİMİZ?


Bir soruyla çok sık karşılaşıyoruz. Siz kimsiniz, hangi filo bu? Üssünüz nerde? Sanal mı, o ne demek? Nasıl yani? Bu gibi sorulardan sonra en sık sorulan soru şu:

"Nasıl online uçuyorsunuz?" 



Bilgisayar dünyasından ve oyunlardan uzak olanlarınızın şaşırması daha olağan tabi, bu yüzden en basit dilde, biraz da sizi gülümsetmeye çalışarak, amacım sizi bir sanal uçuşun yanıbaşına götürmek, dakika dakika size yaşatmak… 


En başta, biliyorsunuz sivil insanlarız. (En azından gurur kaynağı gerçek savaş pilotlarımız hariç.) Hemen her meslekten bir grup insan. Çoğu çoluk çocuk sahibi, evli barklı insanlar (Filo kurulalı en az 3-4 pilotumuzu baba ettik, ne kadar uzun zaman olmuş arkadaşlar) Bir sevdadır ki bizi birbirimize bağlayan, uçma sevgisi. Hepimiz birbirimizden ayrı simulasyon meraklısı iken bulmuşuz birbirimizi ve kangallar olmuşuz kısa zamanda. Hava kuvvetlerimize imrenmiş, gerçeğini sanal dünyada hayal etmişiz. Ama herşeyden önce bu bir oyun ama öyle kapsamlı ve gerçeğine uygun bir uçuş oyunu-simulasyonu ki, 600 sayfalık manueli bitirmenin ardından bu filoya girip bir gerçek F16 pilotundan sanal eğitim almak… İşte kazandığımız bu bilgi birikimi, yadsınmayacak kadar derin ve bir kenara atılamayacak kadar kıymetli. 


Evet, sanal pilotun bir günü. Boşverin Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembeyi. Bunlar sıradan bir insan gibi yaşadığımız günler. Ama uçuş gecesi olarak seçtiğimiz Cuma, hepimizin birer Kangala dönüştüğü akşam.Öyle benimsendi ki bu Cuma akşamları 4 yıldır, o akşam bize misafir gelmez. Doktor olanlarımız hasta kabul etmez. Pilot olanlarımız eve gelince tulumunu üzerinden çıkartmaz. Bilinir ki o akşam kangallar uçar. Ya da bazıları özellikle gelir “Ya neymiş bu olay, nasıl yani” gibisinden. En çok da 311-Falcon’un meslektaşları (gerçek F16 pilotlarımız) dolar evine “Hadi canım, nasıl uçuyorsunuz internetten ” Falcon başlar sanal ortamda eğitim uçuşlarına “Intercept(Önleme), BFM(Temel Av Manevraları), ACM (Hava Muharebesi) teknikleri… O sırada bizden bir soru yönelir eğitmene:

- Falcon, Nomad.
- Devam et Nomad
- Efendim, bir sorum olacaktı. Öncelikli hedefimiz düzgün hedef paylaşımı ve uygun terminoloji kullanımı olacağına göre, geçen eğitimde gördüğümüz üzere, hedeflere yönelen kollar ilk AMRAAM atışlarını yaptıktan sonra PITBULL noktasında (A zamanının bitip T zamanının başladığı füzenin kendi radarını açtığı ve bizim radarımıza ihtiyacının olmadığı nokta) kilit kırarak ayrılıp DRAG yapacaklar bilahare yeniden angaje olarak pakete yönelecekler, mutabık mıyız?
- Tamamıyla Mutabık, Nomad. 
Sarti: Peki efendim, 8. steerpointte SA2 tehditi Seadlerce vurulduktan sonra 9. da Mühimmat deposuna ECHELON’mu SPLIT PUP ATTACK mi yapacağız ve parametreleri nedir efendim?
- SPLIT yapacağız zira AAA ‘ların yoğun baskısı olacak Mk 84 atacağız, 20 derece dalış açısı için ACTOIN 5 mil. PUP 3.3 PULLDOWN 3400 feet RELEASE 2200. Numaralar da 30 derece parametrelerini uygulayacak. Daldı-çıktı ikazlarınızı tam ve net şekilde verin ki, uyum içinde hedefi vurabilelim.
- Sarti, anlaşıldı.
Misafir: (şaşkınlıkla) “Nası Yani ???, Helal” 

Evet sanırım işin ciddiyeti biraz daha netleşti, gelelim adım adım bunu yaşamaya…


Görevlerin nasıl dizayn edildiğini, önceden yapılan hazırlıkları, 311-Cheetah’nın (Ufuk Kırmızı) bir önceki yazısında okumuştunuz. Ben daha çok kameraları eve girdiğimiz andan sonrasına çevirmek istiyorum. Uçuşlarımız ev halkının bir kenara çekildiği saatlerde başlıyor. 23:30. Tabi bilgisayarlar açılıyor, internete giriliyor. Başından beri ilk selamlaştığımız ortam ICQ.(Internet üzerinde metinsel olarak yazışabildiğimiz bir program) uçuş saatine 5-10 dk. kala tek tek tüm pilotların online olduğunu görürsünüz. Karşılıklı selamlaşmalar başlar. “Selamlar” “Abi iyi akşamlar” “ benim velet kucağımda yatıramadım “, “olsun abi, babasının oğlu” vs. vs….Bu programda buluşmamızın amacı hepimizin online olduğunu görmek, birazdan başlayacak olan sesli briefing ortamı için hazırlık yapmak. Daha sonra RW(Roger Wilco, bugünkü Team Speak) adlı bir başka programa geçiyoruz. Bu da mikrofonlu kulaklığı takarak, internet üzerinde canlı olarak konuşabildiğimiz, aramızdaki onca mesafeye karşın, uçuşta bile bir telsiz niyetine kullandığımız başarılı bir program. Bu aşamaya kadar düşününki, tüm pilotlar brifing odasında toplanmış, az sonra uçulacak olan görev hakkında ayrıntıları almak üzere yanyana oturuyoruz. (Tabi yine düşününki, kimimizin elinde bira ve cips, ayaklarımızı rahatça uzatmışız, benim tabirimle “Pijamalı Pilotlar” Ama ortam sizi aldatmasın, hatta dağınık masamdaki diğer cdleri ve bira şişesini de bir kenara atayım, dikkatimizi dağıtmasın, zira birazdan brifing başlayacak… 

Ve işte icqdan gelen bir mesaj ve tüm kangallar olanca ciddiyeti ile pür dikkat kesiliyor. RW’den bağlanacağımız ip adresini ve şifresini veriyor. Ve işte telsiz programımızda herkes teker teker giriş yapıyor. Çabuk bir yoklamanın ardından varsa konuşulacak (filo ile ilgili bir konu) konuşuluyor, genelde toplantıyı mevcut en yüksek rütbeli subay yürütüyor zira aynı anda konuşmamak için söz alınması, verilmesi gerekli. Bu arada rütbeler nasıl belirleniyor? Tıpkı gerçeğindeki gibi, kişinin filodaki kıdemine (filoda geçirdiği seneye) ve üstlendiği göreve göre. 

Ardından briefing başlıyor. Eğer bu bir eğitimse 311-Falcon (İlker Holat) geçiyor kürsüye ve önceden bize yolladığı materyaller üzerinden kısa bir sunuş yapıyor. Eğer bu bir offical görev (yani savaş senaryosu) ise görevi dizayn eden arkadaşımız görev tanımı, hedeflerin konumu, kolların görevleri, mühimmatlar hakkında bilgi veriyor ve internetin her türlü görsel malzemesi ile hazırlanmış çizim veya görüntüleri paylaşarak aramızdaki km.lerce mesafeyi kaldırarak bir sınıf atmosferi sağlıyor. Gerek konuşma disiplini, gerek anlatım tarzı ile kulak misafiri olan biri, gerçekten bir briefing yapılıyor hissine kapılabilir. Gelen sorular ardından herkes görevinin bilincinde, uçak başı yapmak üzere kendi kollarında yerlerini alıyor. Burada maalesef çoğumuzun internet hızlarının dial up modem(standart 56k) olması sebebiyle, aynı anda 4-5 uçak uçabiliyoruz. Teknik olarak hepimizin uçması mümkün ama bilgisayarlar arasındaki veri alışverişi arttığı için fazlasını kaldırmıyor ve oyunda “lag” dediğimiz kopmalar, oyundan düşmeler ve senkronizasyon sorunları baş gösteriyor. (bu konuda bazı girişimlerimiz var, ilerde kendi server’ımızda 24 kişi uçmak mümkün olabilir) (Dip not: Bugün aynı anda yüzlerce kişi uçabiliyor)

Önceden belirlenen 4’lü kollar kendi RW lerinde buluşuyor ve içlerinden biri kendi oyununu server moduna getiriyor. Diğerleri o kişinin internet adresinden ona bağlanarak, o bilgisayarın uçuş boyunca göndereceği verileri almaya başlıyor. Bu veriler kendi oyunumuzdaki tüm görsel ( hava ve yer birliklerinin konumları, kendi uçaklarımızın konumu, hareketleri, iniş, kalkış, atış durum bilgilerini içeriyor. Böylece kendi makinamızda cereyan eden bir oyunla, diğer makinada cereyan eden aynı oyun, aynı anda aynı şeyleri simule etmeye başlıyor. Bir örnek vermek gerekirse: Ben uçak başı yapıp oyunu başlattığımda ve kendimi uçağımın kokpiti içinde gördüğüm andan itibaren, (ki zaten gördüğüm kendi uçağımın içi) başımı sağa sola çevirdiğimde sağımdaki uçağın aslında İstanbuldaki 311-BronzeMoon(Tuncay Özeren) olduğunu; o joystiğini oynattığında benim gördüğüm F16’nın flaplarının hareket ettiğini, lövyeyi çekip tekerlek kestiği anda önümde havayı yırtan sesiyle onun uçağının AB (after Burner) deki muhteşem görüntüsünü, ardından ben de kalkıp ona kilidimi attığımda onun radarının BronzeMoon’a ikaz vermesi sonucu telsizde “buddy lock, tight and visual” ikazına kadar tüm gerçekçiliği ile bir uçuşun başladığını yüreğimde hissediyorum. Artık ne masanızdaki dağınık cdler gözünüzde, ne çalan telefonlar. Hatta arkamdaki banditten kurtulabilmek için RW’den avaz avaz yardım isteyip, evdekileri uyandırdığımı, attığım looplar sırasında kendimi koltuğa sımsıkı yasladığımı, RWR (Radar Warning Receiver) üzerimde düşman kilidi olduğunu haykırırcasına öterken, Betty’nin (F16’nın konuşan uyarı sistemi) ciyak ciyak “PULL UP, WARNING” naraları arasında 0 altitude’u yalarcasına yeri sıyırırken nefesimi tutup bırakmadığımı, yanımda olsanız ya hayretle izler, ya da “deli bunlar” deyip bir daha siteye bile uğramadan tüm ilişiğinizi keserdiniz :) Evet deli bunlar, deli Kangallar…


İşte bu denli delicesine bize bu hissi yaşatan oyunumuz Falcon 4.0 ve dört gözle beklediğimiz yeni versiyonlarına ve herşeyden önemlisi 311-Falcon’a bir kez daha teşekkürü borç biliyoruz. İlker sen olmasan Falcon 4.0 bu kadar uzun süre, bu kadar da anlamlı bir simulasyon asla olmazdı. İyi ki varsın. Allah gerçek uçuşlarında da inişlerini ve kalkışlarını eşit kılsın. Sanaldakini dert etme arkanda ben varım ;) 

311-Tem
311.Kangal Filo Komutanı

27 Aralık 2003



NASIL KURULDUK?
(Bir başka eski yazımdan)

Merhabalar, 

Bu ilk yazımız, size bizi anlatmalı diye düşünüyorum. Çünkü bence geldiğimiz nokta gerçekten anlatılmaya değer. Bu filonun kurucusu olarak ilk sözü bana verdiler, ben de size kuruluş hikayemizi anlatmaya çalışacağım, adım adım yaşayarak. Ama önce belirtmek istiyorum ki, web sayfamızın yenilenmiş halinde, kendimizi size gün ve gün yaşatmayı, sizleri de bu emeğin bir parçaşı olmasını ve havacılığa gönül verenlerle, filomuzun ruhunu paylaşmayı arzuluyoruz. Pilotlarımızı kendi ağzımızdan tanıtmak, bugün filoda ne oldu, uçuşta neler yaşandı, hangi zorluklar aşıldı, sizlerin de tüm bu merakla takipçimiz ve heyecanımıza ortak olmanız dileğimizdir. 

1999 Haziran ayında, 1st European Tactical Fighter Wing adı altında toplanan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden sanal pilotlarca kurulmuş 185th Resevoir Dogs filosunda teğmen olarak uçuşlarıma başladım. Tabi ilk işim kendi ülkemden insanları da bu filoya katmak oldu.Hayatımda ilk kez böyle bir heyecanı yaşıyordum ve yıllardır oynadığım uçuş simulasyonları beni, internet ortamında bir filo ruhu ile sanal-gerçek arasında gelip giden bir ortama taşıyordu. Kaldı ki Falcon 4.0 ilk çıktığı tarihten beri, 600 sayfalık manueli ile, gerek avionicler konusundaki gerçekçiliği, gerekse kokpitin neredeyse tamamının kullanılması sebebi ile, diğer tüm simulasyonlardan kendini kolayca ayıran bir simulasyondu. 

Aynı yeni mezun bir pilot gibi ilk defa oturduğum kokpitte, online iken telsiz de dinlediğim eğitmenimin direktifleri doğrultusunda çalışmaya ve uçmaya başladım. Icq ortamında, details’inde havacılık ve simulasyon yazan herkese mesaj atarak bu zevkten mahrum olmamaları için ve Türkiye’yi de bu sanal hava sahasına kazandırmak için kolları sıvadım. İlk cevap, Ufuk Kırmızı (311-Cheetah) dan geldi. Nasıl bir olgu ile karşı karşıya olduğunu fark ettiğinde de, hayatına bambaşka bir anlam kattığımı söylemesi hiç unutmadığım bir sözüdür. Hemen ardından Oykun İlgün (311-Nomad) den cevap geldi. Bu üçlü, filonun temel taşları olarak 185. filoda yerini aldı. Sarti, Chorus, Airbrush ve Unforgiven’ın katılımıyla kısa zamanda çok iyi başarı göstereren filomuz yine bu Avrupa Karma filosunda bir türk filosu, 188. Filo olarak bir kola ayrıldı ve sayımız 10 kişiye ulaştı. Filo adını oluşturuken, alınan karar gereği sonunda “Dogs” kelimesi geçmesi gerektiğinden ve sadece Türkiye’ye has olan “Kangal” ismini benimsedik ve “Kangal Dogs” olarak ilan ettik. Gerek daha disiplinli, gerek daha özverili çalışmaları ile farklı bir konuma gelen 188th Kangal Dogs, kendi sanal hava kuvvetlerini oluşturması gerekliliği üzerine 1st ETFW’den ayrılarak, bugün ülkemizin sanal hava sahasını kollayan, yine bizim kurduğumuz 3. Taktik Hava Kuvvetlerine bağlı 311. Kangal Filo adı altında toplandık ve sayımızı 24 kişide sabitledik. 

Sanal Simulasyon Havacılığı, tüm ülkelerde binlerce filodan oluşmuş bir ağ. Farklı simulasyonlarda olsa da, hemen her ülke en az 2-3, hatta Amerika yüzlerce sanal filoya sahip. Bunların hemen hepsi, sivil de olsa, havacılığa gönül verenlerden kurulu. Ülkemizde de bir ilki başlatan ve askeri simulasyonlarda ilk Türk Filosu olan Kangal Filo, disiplinli, düzenli, bir o kadar da arkadaşçıl ve yaratıcı yapısı ile bir “Kangal Ruhu” oluşturdu. İşte bu ruhu her yönden benimseyecek ve düzenli eğitim ve uçuşlarda görev alacak ve bu ruhun bir parçası olabileceğine inandığımız arkadaşları özenle seçip, sınayıp, temel eğitime tabi tuttuktan sonra, harbe hazır bir halde aramıza kabul ettik. 

Tüm bu uğraşımız, gerçekten uçmanın zevkini, gerçek bir pilot olarak tadamadığımız için sadece sanal olarak tatmin etmekten ibaret gibi görünsede, bizi destekleyen ve filomuzda bizzat sanal görev alan gerçek savaş pilotlarımızla da gurur duyuyor, ve onlardan övgüler alırken, onların dilinde de, Türk Hava Kuvvetleri filolarının yanında “Kangal Filo” adının da telafuz edilmeye başlandığını duyduğumuzda felsefemizin ve çabamızın ne kadar gurur verici bir noktaya ulaştığını daha iyi anlıyorum. 

Kangal Filo’dan tüm havacılara sevgilerle


311-Tem